21 Mayıs 2012 Pazartesi

~ YOL HİKAYELERİ ~ (İZMİR - BODRUM - ANTALYA)




















~~ İZMİR - BODRUM - ANTALYA TURU ~~

MACERA BAŞLIYOR:
Siz hiç 10 dakika içerisinde karar aldıktan sonra hemen hazırlık yapıp yaklaşık 750 kilometrelik bir yola koyuldunuz mu? Biz o çılgınlığı yaptık. 2 kişi. Fazla değildik.

- 1. GÜN -İlk başta birkaç arkadaşla İzmir’in uç kısmındaki Bozdağ’a çıkacaktık. Sonra oradan da Gümüldür falan vardı aklımızda. Sonra da belki Bodrum. Fakat beraber turlayacağımız arkadaşlar ile bağlantı kopukluğu yaşadık belli bir süre. Ve daha sonrasında kendimizi bir anda Aydın’da bulduk. Öyle gelmiştik ki Aydın’a anlayamadık bile. İzmir ile Aydın arasında molalarımız oldu elbette. Hatta bir ara benim dizimdeki menisküs ağrıları beni epey yordu. Ama aldırış etmeden yola devam ettim. Zaten sırt çantası, çadır, mat derken bisikletim bayağı ağırdı. Yaklaşık 130 – 140 kilo ağırlıkla o kadar yolu gittik. Şimdi gelelim nasıl başladığımıza.

Barış diye çılgın mı çılgın bir arkadaşım var. Sağ olsun beni de kendine benzetti çılgınlık konusunda. Aklımıza esen şeyi yapmaya başladık onunla son günlerde. Bir gün bana canının sıkıldığını söyledi. Tamam dedim. Atlayalım bisikletlere turlayalım öyleyse. Olur dedi. Nereye gideceğiz dedi. Ben de turlarız oğlum, bakarız kafamıza göre bir yerlere, hatta biraz uzun mesafe yaparız dedim. Stres atarız dedim. Ve o anda Bozdağ’a çıkacak olan arkadaşlarım aklıma geldi. Onlara takılırız dedim. Sonra da döneriz dedim. Duruma göre belki Gümüldür’e falan da gidebiliriz, hazırlıklı ol dedim. Barış da kabul edince hemen hazırlanıp çıktık yola. Sonra Karabağlar’da bir benzinlikte buluştuk. Suyumuzu, enerji barlarımızı falan temin ettikten sonra yeniden çıktık yola. Hava kararmak üzereydi. Araçların ışıkları yanmaya başlamıştı. Biz de karanlık demeden, saat gözetmeksizin pedal çeviriyorduk. Gaziemir’i geçip Menderes – Torbalı sapağından Torbalı yönünde ilerledikten sonra aydınlatmalarımızın yetersiz olduğuna karar verdik. Çünkü gittiğimiz yolda ne cadde lambası vardı, ne de bizim aydınlatmalarımız yeterliydi. O yüzden Kısık Köy’e geldikten sonra sağdaki ilk benzinliğe girdik. Biraz dinlendikten sonra aydınlatmalarımız için yeni piller aldık. Kaliteli piller aldık ki yolda kalmayalım yeniden. Pillerimizi yeniledikten sonra yeniden yola koyulduk ve İzmir Çevre Yolu ayrımına kadar geldik. Sonra eski Aydın yolundan mı gidelim, yoksa çevre yolunu mu kullanalım diye birkaç dakika düşündükten sonra çevre yolunda ortak karar aldık ve yola çıktık. Gişelerden sağ salim geçtikten sonra otoyolun narin teninde gecenin karanlığında ortalama saatte 30 km ile pedal bastık. Şarkılar, türküler söyleyerek ilerliyorduk yolda. Epey pedal bastıktan sonra Selçuk tarafındaki 2 yönlü Shell Benzin İstasyonu’na geldik. Orada küçük bir çay ve ihtiyaç molası verdik. Saatlerimiz 21:45 civarıydı. Arkadaşlarımızı aradık. Onlar daha yola çıkamamışlardı. Madem öyle biz gidebildiğimiz yere kadar gidecektik. Onlardan ayrılma kararı aldık. Ve geri dönmeyi de istemedik. Madem çıktık bari biraz pedal çevirelim dedik. Aldığımız ilk karar Bodrum olmuştu. Aydın üzerinden pedal basıp Muğla’ya oradan da Bodrum’a geçecektik. Çaylarımızı içtikten sonra biraz sohbet ettik. Ve yarım saati doldurup yeniden yola koyulduk. Önümüzde zorlu bir gece ve zorlu bir yol vardı. Yollar karanlıktı, bazı yerler ıssızdı hatta. Ama kazasız belasız gidelim diye dua ediyorduk. Shell’den sonra Aydın girişine daha bayağı vardı. O yol üzerinde bir de tünel var. Orayı kullananlar bilirler. Tünele yaklaştıkça yol iyice zorlamaya başlamıştı. Saatte 10 kilometreye kadar düşmüştü hızımız. Biz pedal bastıkça sanki bir şey bizi arkadan çekiyor gibiydi. İlerleyemiyorduk. Trafik ekiplerini gördüğümüzde lambalarımızı kapatıyorduk :) O da bizim akıllılığımızdı. Tünele 200 metre vardı. Dinlenmek için yolun kenarına çekip oturduk. O arada bir tane turuncu otoyol trafik takip aracı geçti yanımızdan. Ve yaklaşık 150 metre ileride durdu. Zannediyorum ki bir telsiz görüşmesi yaptılar ve geri geri gelmeye başladılar. Ben biraz telaşlandım ama belli etmedim fazla. Çünkü polis tanıdıklarım çoktu. Onlara güvendim. Sonra yanımıza geldiler ve burada ne yaptığımızı sordular. Dinleniyoruz dedik. Nereye gidiyorsunuz diyince, biz de Bodrum dedik. Önce Aydın’a geçeceğiz dedik. Ama bu yolu kullanmanız yasak değil mi diyince biz de evet ama başka yol bilmiyoruz ki dedik. Gitmemiz gerekiyor dedik. Kameralara yakalandığımızı söylediler. Ve tünelden geçemeyeceğimizi, çok tehlikeli olacağını söylediler. Rica minnet bisikletleri onların aracının arkasına attıktan sonra arabada güzel bir sohbet başlattık. Tünel bitiminde kamerasız alana kadar bizi götürdüler sağ olsunlar. Sonrasında tekerleklerimizi yeniden takıp ayarlarımızı kontrol edip onlarla vedalaşıp yeniden Aydın’a doğru yola koyulduk. Birkaç tane daha trafik polisi geçti yanımızdan ama bir şey demediler. Zannediyorum ki bizi tünelden geçiren trafik takipteki ağabeyler onlara durumun izahını yapmışlardı. Yaklaşık olarak 50 km hiç durmadan pedal bastıktan sonra Aydın girişindeki gişelere gelmiştik. Gişelerin girişinde trafik polislerinin ofisi falan vardı. Dışarıda da birkaç tane polis aracı vardı. Hatta birinde polis bile vardı. Selam verip geçtikten sonra arkamıza bile bakmadan hızla oradan uzaklaştık. Sonra Aydın merkeze doğru ilerledik. Karnımız hayli acıkmıştı. Gece saat 12 civarıydı merkeze ulaştığımızda. Yaklaşık olarak 5 saat pedal çevirmiştik. O saatte ne yiyebiliriz, nerede yiyebiliriz diye bir polis ekibi bakındık etrafta. Biraz gittikten sonra merkezde bir benzin istasyonunda bir polis ekibi denk geldi. Onlara İzmir’den geldiğimizi, bu gece burada konaklayacağımızı, çadırımızı nereye kurabileceğimizi, nerede yemek yiyebileceğimizi sorduktan sonra aldığımız bilgiler doğrultusunda bir köfteciye gittik.İkişer tane yarım ekmek köfte yedik. Sonra köfteciden de yol durumu hakkında bilgi aldık. Ve o gece için dışarıda kalmamızın tehlikeli olabileceğini düşünüp ilk geceyi uygun fiyatlı bir otelde geçirmenin en mantıklısı olduğuna karar verdik. Aydın merkezindeki otelleri de bilmediğimiz için taksicilere sorduk. Onların tarifi üzerine gittiğimiz ve geceliği 20 TL olan bir oteli kişi başı 15 TL’den ayarlayıp bisikletlerimizi otelden içeri soktuk. Odaya çıktık. 2 tane yatak, 1 tane lavabo, 1 adet televizyon, 1 adet komidin ve 1 adet de havlu vardı. Buna da şükür deyip yarım yamalak çalışan televizyondan bir şeyler izlemeye çalıştık. Kanallar çalışmıyordu bile. Baktık olmayacak, biz de uyuduk.

devamı yarın... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SAYFALARIMIZ